29 Ağustos 2011 Pazartesi

KÖRİLİ TAVUK VE ERİŞTE

         İşte size çok pratik bir yemek ve bence tavuğun en güzel hali çünkü ben körili tavuk çok severim. Ailecek iftar soframızda   yaptığım bu yemek kurtarıcı yemeklerimden biri. Yanında pilav yada makarna ile başka hiç bir şey  olmadan doyulacak bir yemek. Ben yanına eşim isteği üzerine erişte yaptım. Siz de yanına istediğinizi yapabilirsiniz.
       Erişteyi pilav gibi pişirdiğimi daha önce  ıspanak yatağında peynirli erişte yaptığımda vermiştim. Tarif için tık tık...
           Gelelim körili tavuğun tarifine...

MALZEMELER:
  • 2 parça tavuk bonfile
  • 2 adet orta boy kuru soğan
  • 2 adet kırmızı biber
  • 3 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 2 çay kaşığı köri
  • tuz
YAPILIŞI:
  1. Soğanları ince uzun şekilde ( piyazlık ) doğrayın. Kırmızı biberleri de ince uzun doğrayın.
  2. Sıvıyağı bir tavaya alın ve soğanları ve kırmızı biberleri ilave edip 6-7 dakika ara sıra karıştırarak kavurun.
  3. Tavuk bonfileleri de ince uzun kesin ve tavaya ilave edin.
  4. Tavukları da tavaya ilave edin ve ara sıra karıştırarak tavuklar iyice pişene kadar kavurun.
  5. Tavuklar pişince köriyi ve damak tadınıza göre tuzunu ekleyin ve karıştırıp altını kapatın. Afiyet olsun.
                 

25 Ağustos 2011 Perşembe

NOHUTLU YAYLA ÇORBASI

 ALTERNATİFLİ ÇORBA
        Çorbasız bir sofra düşünemiyorum hele ki Ramazan'da. Bu kadar çok çorba seven ve yapan ben, nedense sadece bir tane çorba tarifi vermişim şimdiye kadar. Neyse bu açığımı kapatmaya  ailecek yaptığımız iftar soframızda ki çorbamın tarifiyle başlayayım.
       Yayla çorbasını yapmayan ve bilmeyen yoktur herhalde. Ama bana göre bu çorba  çok alternatifli ve kurtarıcı bir çorba. Çünkü  yoğurt ve un olduktan sonra gerisi evde ne varsa, içine ne koyarsanız koyun gayet güzel oluyor. Mesela bazen nohutlu yada nohutsuz, bazen pirinç yerine erişte yada arpa şehriye, bazen tavuk suyu yada sadece su ile, bazen de yeşil mercimek  katarak çeşitli şekillerde yapıyorum bu çorbayı. Her daim derin dondurucumda olan haşlanmış nohut bu çorbaya gerçekten çok yakışıyor.
          Artık tarifi benden, damak zevkinize göre yapması sizden....

MALZEMELER:
  • yarım su bardağı pirinç
  • 3 su bardağı tavuk suyu 
  • 2 su bardağı su
  • 1 su bardağı haşlanmış nohut
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 2 yemek kaşığı un (tepeleme)
  • kuru nane
  • tuz
ÜZERİ İÇİN:
  • 1 kaşık domates salçası
  • 3 yemek kaşığı zeytinyağı
YAPILIŞI:
  1. Pirinçleri derin bir tencereye alın, üstünü iki parmak geçecek şekilde su koyun ve pirinçleri haşlayın.
  2. Haşlanmış pirinçlerin üzerine tavuk suyunu ilave edin.
  3. Bir kapta yoğurt ve unu, suyu da katarak pürüzsüz bir kıvam olana kadar çırpın.
  4. Yoğurtlu karışıma sıcak olan tavuk suyundan bir-iki kepçe ilave edip karıştırın ki yoğurt kesilmesin diye karışım ılık olsun. 
  5. Ilınan yoğurtlu karışımı yavaş yavaş tencereye ilave edin ve ilave ederken de tencereyi sürekli karıştırın.
  6. Haşlanmış nohudu, kuru naneyi ve damak tadınıza göre tuzu da ilave edin ve kaynayana kadar karıştırın. Kaynadıktan sonra altını kısın ve kısık ateşte beş dakika daha kaynattıktan sonra altını kapatın.
  7. Zeytinyağını bir tavada salça ile kavurun ve çorbayı servis ederken kaselerin üzerine az az dökün. Afiyet olsun.


24 Ağustos 2011 Çarşamba

AİLECEK İFTAR SOFRAMIZ ( 2011- 2 )

         Ne çabuk geçiyor anlamadım, şurada Ramazan Ayı'ın bitmesine sayılı günler kaldı.  Baktım ki ben, sadece bir tane iftar sofrası yayımlamışım. Aslında ne sofralar kurdum, ne yemekler yaptım ama hem orucun verdiği rehavet hem de iftar telaşından ( üstüne bir de peşimde iki şeker ) olsa gerek fotoğraflayamadığım için  sizlere sunamadım. 
       Dün akşamki iftar soframız için yaptığım çorbanın fotoğrafını çekerken bu arada hiç çorba tarifi vermediği de gördüm ( kendimi esefle kınadım yani ) soframı ve bugünkü menümü de fotoğraflayayım dedim. Eşimin tüm "hadi ezan okunacak, fotoğraf  çekmeyi bırak", uyarılarına rağmen bu sefer başardım  ve yemeklerimin fotoğrafını tek tek çektim :)

                            
 
İşte iki şekerli mutfağımızda ki iftar soframız ve soframızda kiler :
  • Nohutlu Yayla Çorbası
  • Zeytinyağlı Bamya
  • Peynirli Üzüm ve Hurma Tabağı
  • Çoban Salata
  • Yoğurtlu Kızartma ( Patlıcan ve Kırmızı Biber )
  • Körili ve Kırmızı Biberli Tavuk
  • Erişte
  • Yaz Rüyası ( Kedi dilli Pasta )

          Tarifleri en kısa zamanda blogumda olacak inşallah. İnşallah diyorum çünkü bayram telaşımda başladı bana zaman yetmiyor bu aralar , şimdilik iki şekerli mutfağımdan sevgiler...

    21 Ağustos 2011 Pazar

    KABAKLI ve HAVUÇLU YOĞURTLU SALATA

          Yoğurtlu salatalar her zaman favorim benim. Kızımın 5. yaş günü için hazırladığım ikramlarımın arasında bir de yoğurtlu bir şeyler olsun diye  çok  sevdiğim ve sık sık yaptığım, ayrıca çokta pratik bulduğum bir salata bu. 
              Mayonez  sevmeyenler yada diyet yapanlar mayonez katmadan da yapabilirler. Ama ben bu tarz salatalarda mayonezin bir kaşık bile katılsa çok lezzet verdiğini düşünüyorum.
           Kabak yada havuçtan her hangi birini sevmeyenler kabağı veya havucu tek başına kullanarak da  bu salatayı yapabilirsiniz.

    MALZEMELER:
    • 4 adet kabak
    • 4 adet havuç
    • 2 yemek kaşığı zeytinyağı
    • 1 buçuk su bardağı yoğurt
    • 2-3 yemek kaşığı mayonez
    • 1-2 diş sarımsak 
    • 6-7 dal dereotu
    • tuz
    • istediğiniz kadar ceviz ( iri çekilmiş )
    YAPILIŞI:
    1. Kabakları ve havuçları rendeleyin, ikisini beraber zeytinyağı ile sebzeler bıraktıkları suyu çekip yumuşayıncaya kadar pişirin.
    2. Sarımsakları ezin. Dereotlarını ince ince doğrayın. Bir kabın içinde yoğurdu, sarımsağı, mayonezi ve dereotunu iyice karıştırın.
    3. Kabak ve havuçları ılıkken yoğurtlu karışımla, damak tadınıza göre tuzu da ilave ederek  karıştırın. 
    4. Cevizi ister içine isterseniz benim gibi üzerine serperek servis edin. Afiyet olsun.

    18 Ağustos 2011 Perşembe

    MİNİ MİNİ KUMPİRLER

            
              Kızımın 5. yaş gününde yaptığım ikramların tariflerini vermeye devam ediyorum. Kumpir sevmeyen ve artık evde kumpir yapmayan  yoktur herhalde. Genelde tepside kumpir denilen şekilde borcamda fırınlayarak ve üzerine muhakkak kaşar peyniri serperek yaparım kumpiri. Hafta sonları bol malzemeli ve yanında kısırla kumpiri çok severiz. Ama bu tür davetlerde bu şekilde sunmak çok pratik ve şık duruyor. 
             Çocuklarında daha çok ilgisini çektiği malum hele ki üzerinde ki ketçap ve mayonezle. Ben mayonez beklerken kurumasın diye son anda döktüğümden ketçaplı mayonezli halinin fotoğrafını çekmemişim yakından maalesef. Ama masamızın genel görüntüsünde var o hali.
           Bir de kumpirin içine koyacağınız malzeme çeşidini  istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz ( mısır, kornişon turşu, kısır vs...) ben sadece garnitür ve şekerlerim çok sevdiği için sosis kullandım. 
          Kumpirin ister kağıtta ister tepsi de olsun en önemli püf noktası fazla bekletmeden sıcak yada ılık olarak yenmesi. Çok beklemiş,  soğumuş bir kumpir lezzetli olmayacağından servise yakın   yapmanızı ya da  ısıtmanızı  ve  oda  sıcaklığında bekletmenizi şiddetle öneririm :)


     MALZEMELER:
    • 6-7 adet orta boy patates
    • 3 yemek kaşığı tereyağ
    • 1 su bardağı hazır garnitür
    • 5-6 adet sosis
    • tuz
    • isteğe göre ketçap-mayonez
    YAPILIŞI:
    1. Patatesleri bol suda  haşlayın. Kabuklarını soyun ve derince bir kapta bir çatal ya da patates ezici yardımı ile iyice ezin. Tereyağını, istediğiniz kadar tuzu da ilave edin ve patateslerin sıcağı ile tereyağlar iyice eriyene kadar karıştırın.
    2. Hazır garnitürün suyunu iyice süzün ve hazırlayın. İsterseniz  sebzeleri kendiniz haşlayarak da garnitürü yapabilirsiniz.
    3. Sosisleri minik minik kesin ve bir kaşık sıvıyağ ile tavada kızartın.
    4.  Patates karışımlarını muffin kağıtllarına 1 buçuk yada 2 yemek kaşığı kadar koyun. Muffin kağıtlarının açılmaması için varsa muffin kalıplarının içine, yoksa küçük kaselere kağıtları yerleştirip patates karışımını kağıtlara koyun. Kaşığın arkası ile patateslerin üzerini düzleyin ve parmağınız ile patatesin ortasına çukur açın.
    5. Açılan bu çukurlara garnitür ve sosisleri doldurun.
    6. Servis ederken isteğe göre ketçap ve mayonezi ilave edin. Afiyet olsun.

    17 Ağustos 2011 Çarşamba

    MEYVE SOSLU ve DAMLA SAKIZLI TAVUK GÖĞSÜ

     
          Kızımın 5. yaş günü  için yaptıklarımdan  önce tatlılarla başlayalım dedim. Eskiden borcamlara döküp dilim dilim servis yaptığım sütlü tatlıları  uzun zamandır bu şekilde bardaklara ya da kuplara dökerek servis etmek çok hoşuma gidiyor doğrusu. Hem servis etmesi rahat hem de daha şık duruyorlar bence. Dilimlerken şekil bozulması riski de ortadan kalkıyor böylece.
           Yalancı tavuk göğsü denilse de bence özellikle üzerinde ki hafif mayhoş  meyve sosuyla gerçek bir lezzet...



    MALZEMELER:
    • 1 litre süt
    • 1 su bardağı toz şeker
    • 1 yemek kaşığı mısır nişastası
    • 1 su bardağı un
    • 1 paket vanilya
    • 100 gr. margarin
    • 2 adet damla sakızı
    • 1 paket meyve sosu ( dr.oetker )


    YAPILIŞI:
    1. Un, şeker, nişasta, damla sakızı ve sütü derin bir tencereye koyun. Bir çırpma teli ile iyice karıştırıp çırpın.  Kaynayıp göz göz olana kadar karıştırarak pişirin.
    2. Kaynamaya başladığında altını kapatın, vanilyayı ve margarini ilave edin. Bir mikser yardımı ile en yüksek devirde margarin eriyene kadar çırpın.
    3. İster benim gibi kadehlere, ister cam bardak yada kuplara dökün.Soğuması için bekletin.
    4. Meyve sosunu paketin arkasında yazdığı gibi hazırlayın. Hafif ılındıktan sonra tavuk göğsünün üzerine dökün. Ben süslemek için üzerlerine pasta süsü döktüm biraz, siz istediğiniz şekilde süsleyebilirsiniz. Buzdolabında en az 2 saat bekletip soğuk servis yapın. Afiyet olsun.

              Bu tarifimi  gelibolu17 ve cafemis 'in düzenlemiş olduğu Ramazan Lezzetleri Etkinliğine gönderiyorum. Davetleri içinde arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

    15 Ağustos 2011 Pazartesi

    KIZIMIN 5. YAŞGÜNÜ

            Herkese merhaba. Bir göründüm bir kayboldum değil mi? Ama bu kayboluşumun sebebi canım kızımın doğum günü  için hazırlık yapıyor olmamdı. Tatlı bir telaşım vardı yani. Bir hafta önceden başladım hazırlıklara, önce oturdum ne ikramlar yapılacak listesi, alınacaklar listesi ve sonra günlük plan listesi yaptım yani anlayacağınız çok düzenli ve çok yoğun çalıştım.  Ankara'dan da arkadaşlarımız gelip bizde kalacakları için hiç bir şeyi son güne bırakmak istemedim. Bu sene pasta dahil her şeyi kendim yapıp, daha özenli bir doğum günü yapmak istedim kızıma. Bir de Ramazan Ayı olunca hem iftar sofrası yerini tutsun önden tuzlularla doyulsun, arkadan güzel muhabbetlerle tatlılara geçilsin diye tatlılar tuzlular diye iki bölüme ayırdım ikramları.
           Gündüzden balonlar şişirildi ve masa hazırlandı. Kızım winxli parti seti istedi ama bütün Çorlu'yu gezip bulamayınca, açıkçası internetteki setler de bana pahalı gelince miki fareli parti setine Suay'ı ikna ettim. Sonra " iyi ki bunu almışız anne" dedi ama "seneye winxli alırız anne tamam mı?" demeyi de unutmadı :) Eee söz verdik artık seneye kısmet olursa dediği alınacak. 
             Tuzluları masaya hazırladım. Mutfakta oruçlu olanlar için rahat rahat oruçlarını açsınlar diye küçük bir masa kuruldu ve çorbalar içildi. Daha sonra pasta kesildi ve  çocuklar masada  oturup yediler.
    Oğluşum pasta yerken...
    MASAMIZDAKİ İKRAMLAR:

     ZEYTİNYAĞLI YAPRAK SARMASI

     ŞİŞTE KÖFTE PATATES


     PATLICANLI YAĞLI BÖREK

    Sarmalardan bir tane bile kalmadı. Şişte köfte patatesleri  mikrodalgada ısıtıp sıcak servis yaptım. Mini kumpirler üzerlerine ketçap mayonezle tam kumpir oldular.
    Gelelim tatlılara...

             Hazırlarken beni benden alan, günler öncesinden kafamda tasarladığım tatlılar bölümümüz. İnanın benim için en zor kısmı seçim yapmak oldu çünkü deli gibi tatlı sever biri olarak hangi tatlıları yapsam diye düşünürken çok zorlandım. Sonunda pasta, kurabiye, sütlü tatlı ve şerbetli tatlılardan bir çeşit olsun diye bunlara karar verdim. Herkes tarafından çok beğenildi ve afiyetle yenildi.
        

            Pastamız günün yıldızı elbet. Bu sene pastayı ben yapacağım dedim eşime. Ne gerek var uğraşma alırım ben pasta dese  de eşim, kızıma özel yapacağım dedim ve kızımın çok istediği barbieli pastayı şeker hamuruyla kaplayarak yaptık. Yaptık diyorum çünkü canım Çiğdem' imle bir iki başarısız denemeden sonra bebeğin eteğini yapabildik sonunda.Sonuç olarak ortaya herkesin hazır sandığı ve bizim yaptığımızı öğrenince şaşırdığı harika pastamız ortaya çıktı.

    ÇİLEK GLAZÜRLÜ MUFFINLER
    Pembe pembe muffınler hayal etmiştim yapmak için, markette alışveriş yaparken dr.oetkerin çilek glazürlü muffin kutusunu görünce işte bu dedim ve gerçekten çok güzel oldular. Kalıpları ve süsleme şekerleri de içinde olunca çok  pratik oldu benim için.
    İsmi biraz uzun oldu ama damla sakızının verdiği aroma çok güzel olduğu için damla sakızı da kattım. Görüntüsü ve tadı herkesten tam puan aldı.

    SÜNGER TATLISI
    Bir de şerbetli tatlımız olsun dedim ve Çiğdem'in yaptığı tatlımız görüntüsü ve adı gibi yumuşacık ve hafif oluşuyla çok beğenildi, çünkü bir yiyen bir daha yedi.

    ŞEKER HAMURLU KURABİYELER
           Şeker hamurlu kurabiyeleri üç gün önceden yaptım. Süslemesi, tek tek paketlemesi ve Çiğdem'in kaplayıp süslediği saksıya yerleştirmesi hepsi çok zevkliydi benim için. Ben daha yemedim biliyor musunuz çünkü yemeye kıyamıyorum.

            Bu kadar hazırlıktan sonra keyfini çıkararak sevdiklerimizle  mutluluğumuzu paylaşmak çok güzeldi. Hem ileride çocuklarıma güzel bir hatıra olacağı içinde çok mutluyum.
            Bu mutlu günümüzde bizi yalnız bırakmayıp,bizimle olan dostlarımıza geldikleri için çok ama çok teşekkür ediyorum.
          Bu tatlı telaşımda ve koşuşturmam içinde benimle yorulan, fikirler veren, açıklarımı kapatıp yardımlarını esirgemeyen can dostum Çiğdem 'ime çok ama çok teşekkür ediyorum. 
         Sonuç olarak bu kadar yorulmaya değdi mi, evet  kızımın "anne bu doğum günümü hiç unutmayacağım" sözü ve mutluluğu her şeye değer.
         

    " Canım kızım beş yıl önce bir güneş gibi doğdun dünyama, hayatıma bambaşka bir renk, canıma can kattın meleğim varlığınla. Hayatın sana her zaman güzellikler ve mutluluklar getirmesini, hayırlı bir evlat ve hayırlı bir insan olmanı dilerim. İnşallah şimdi ki gibi çok sevdiğin ve çok sevildiğin bir hayatın olur. Gülen yüzün solmasın bebeğim iyi ki doğmuşsun iyi ki doğurmuşum seni Allahı'ma şükürler olsun. Mutlu yıllar her şeyim..."
     

    4 Ağustos 2011 Perşembe

    İLK İFTAR SOFRAM( 2011 - 1 ) ve İSLİM KEBABI



    RAMAZAN GELDİ HOŞ GELDİ...
             Ramazan geldi gelecek derken üç gününü geride bıraktık bile. Ramazan'ın ilk günü canımız  arkadaşlarımız Çiğdem ve  Ercan  ilk misafirlerimiz olup, ilk iftar coşkusunu beraber yaşadık. Ramazan' da daha bir keyifli oluyor kalabalık sofralar, seviyorum böyle sofralar hazırlamayı ve misafir ağırlamayı. Arkadaşlarımız için hazırladığım soframızda neler var bir bakın isterseniz.

    İftar soframızda kiler;

    İftariyelikler ( hurma, ceviz, kuru kayısı )
    Börülce salatası
    Çoban salata
    İslim kebabı
    Pirinç pilavı
    Sünger tatlısı (yanında dondurma ile)


              
                
                
               
             Soframızdakilerin tariflerini ara ara vereceğim sizlere. Yalnız çorbanın fotoğrafını çekmeyi unutmuşum şimdi fark ettim, nasılsa sık yaptığım bir çorba bir daha yaptığımda fotoğraflayıp  tarifini paylaşırım artık.
          Soframızın hazırlığına gelince; sarmaları bir gece önce Çiğdem  ile beraber sardık. Börülceleri ise İzmir'den gelirken getirmiştim.  Haşladığım börülceler , bol zeytinyağı, limon ve tuz ile karıştırılıp salata olarak biz börülce severler tarafından afiyetle yenildi. Çoban salatayı ise salata yapmayı çok seven eşim yaptı. Börekte işin kolayına kaçtım biraz itiraf ediyorum ve derin dondurucumda duran milföylerden çocuklar için sosisli bizim için peynirli  börekler yaptım.
             Ana yemeğimiz olan islim kebabını yapmayı çok severim ayrıca patlıcanlı her şeye bayıldığım gibi yemesine de bayılırım ve benim klasiklerim arasındadır. Böyle misafir sofralarında da yanında pilav ile çok şık durduğunu düşünüyorum. İslim kebabının orijinali küçük küçük doğranmış etlerle yapılır ama köfteli halini daha çok seviyoruz biz. Herkesin kendine ait bir köfte yapımı  olduğu için köfteyi istediğiniz gibi yapıp kullanabilirsiniz bu tarifte. Ben kendi yaptığım ve sevdiğim şekilde ( mesela ben köfteye yumurta koymadım ) tarif ettim.Hiç yapmayanlar ve bilmeyenler için mümkün olduğunca detaylı anlatmaya çalıştım tarifimi ki kolay yapılabilsin.
            Tatlımıza gelince, sünger tatlısını Çiğdemim yaptı getirdi sağolsun, tatlıyı ben yaparım dedi bana. Yanında dondurma ile servis ettim bende çok güzel oldu. Sünger tatlısı benim hiç yapmadığım bir tatlı, inşallah ben de yapıp tarifini paylaşırım sizlerle. 
            Aman ne kadar uzun yazmışım sıkılmadınız inşallah, uzun zamandır tarif yazmayınca böyle oluyor herhalde. Tamam tamam hemen islim kebabının tarifine geçiyorum. Yeni sofralar ve tariflerle görüşmek üzere....


    MALZEMELER:
    • 1 kilo patlıcan ( patlıcanlar ince ve uzun olmalı )
    • 4-5 adet çarliston biber
    • 3-4 adet domates
    Köfte için;
    • yarım kilo kıyma
    • 1 adet kuru soğan
    • 2 dilim ekmek
    • 4-5 dal maydanoz
    • karabiber, kimyon, nane
    • tuz
    Sosu için ;
    • 1 adet rendelenmiş domates
    • 1 yemek kaşığı domates salçası
    • 1 su bardağı su
    • 2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
    • tuz
    YAPILIŞI:
    1. Patlıcanları alacalı soyun ve uzunlamasına ince ince dilimleyin.
    2. Dilimlenen patlıcanları kızgın yağda önlü arkalı çevirerek kızartın. Kızardıktan sonra fazla yağını alması için kağıt havlu üzerinde bekletin.
    3. Köfte için öncelikle ekmekleri suda ıslatın ve iyice yumuşadıktan sonra suyunu sıkın.
    4. Soğanları  rendeleyin ve maydanozları da ince ince kıyın.
    5. Ekmek, soğan, maydanoz, kıyma, karabiber, kimyon, nane, ve istediğiniz kadar tuzu iyice karıştırarak yoğurun.
    6. Köfte hamurundan iri parçalar kopararak yuvarlayın ve elinizle hafifçe üstüne bastırın. Çok az yağlanmış teflon bir tavada önlü arkalı çevirerek köfteleri kızartın.
    7. İki patlıcan dilimini artı şekilde koyun ve artının tam ortasına bir köfte yerleştirip önce  alttaki dilim patlıcanların  sonra üstteki patlıcan dilimlerini yukarıya doğru ( köftenin üzerine doğru) kapatın.
    8. Domates ve biberleri dilimleyin ve patlıcanların üzerine bir domates bir biberi kürdan yardımı ile tutturun.
    9. Patlıcanların hepsini bu şekilde hazırladıktan sonra bir fırın kabına ya da borcama aralıklarla dizin. 
    10. Rendelenmiş domatesi, salçayı, zeytinyağını ve tuzu bir kapta karıştırın ve patlıcanların üzerine dökün.
    11. 200 derece fırında domates ve biberler pişene kadar 15 dakika pişirin. Afiyet olsun.

      2 Ağustos 2011 Salı

      TATİLDE NELER YAPTIK...

              Dün akşam ilk iftar sofraları kuruldu, kim bilir ilk günün verdiği çoşkuyla nasıl güzel ve özenli sofralar kurulmuştur bir çoğunuzun evinde. Ben su içmekten çok yemek yiyemedim desem sanırım çoğunuz da benim gibi yapmıştır. Hiç acıkmadım ama nasıl susadım anlatamam ki normalde ben çok  su içen bir insan değilimdir.
            Bu gün baktım da nasılda alelacele yazmışım dünkü postumu. Hem orucun ilk gününün verdiği yorgunluk hem iftar telaşı hem de uzun süre yazı yazmayıp tatilin ardından nereden başlayacağıma karar verememem sebep olsa gerek. Neyse sizler hoşgörün artık. Bugün Giresun'dan sonra tatilimizin geri kalanında yaptıklarımızı anlatmak istiyorum. Yemek tarifleri mi istiyorsunuz? İki şekerli mutfak tatilden döndü artık tencereler kaynamaya başladı inşallah yarın ilk iftar sofram ile tariflerini yayımlayacağım ama bu güzelim fotoğrafları sizlerle  paylaşmadan duramam :) Bakın bakalım iki şekerli tatilimiz nasıl geçmiş...

        Şekerlerin bahçede havuz  keyfi...Eeee serin memleketten sıcak memlekete gelince serinlemek için tabi ki suya atmalı kendini. Giresun'da yorganlarla yatarken İzmir'in sıcağında çocuklar hem oynasınlar hem de serinlesinler diye şişme havuza girdiler bol bol. Ben de bu keyifli anlarında çokça  fotoğraflarını çektim. Havuzdan çıkarması zor oldu epey zira elleri buruş buruş oldu ikisinin de...



         Şeftali bahçesinden bol bol şeftali topladık ve yedik. Şeftalilerden meyve suyu ve kayısı ile karışık kompostolar yaptık kavanozlara. Şekerlerim kahvaltıda artık bu meyve sularını tüketiyorlar.
         Vee tabi kiii deniz keyfi.....Ege'nin sularında bol bol serinledik. Ailecek bronzlaştık diyebilirim. Kızım tam bir su kuşu, gün boyu denizden hiç çıkmadı. Bana pozlar vermeyi de ihmal etmediler tabi. Bu arada MAŞALLAH demeyi unutmayın şekerlerime tamam mı :) Ben seviyorum deniz yorgunluğunu gerçekten, hani çoğu sevmez ya deniz sonrası temizlenme faslını, kumlara bulaşmadan çıkmaz ki denizin tadı.

      Burası Eski Foça. Her sene geliriz mutlaka. Beş Kapılar Kalesi, denizi, güneşi, kumrusu her şeyi harika.


            Foça' ya gelip de Lokmacı Zehra Teyze'nin lokmalarından yememek olur mu? Bilenler bilirler ve mutlaka bizim gibi müdavimleri vardır. Gözümüzün önünde ve uzun lokma alma kuyruğu atlatılıp, sıcacık ve bol tarçınlı lokmalar afiyetle ve anında mideye indirilir. Tadına doyulmayıp ikincisi istenir :)




        






         Böyle tarihi ve değişik evlerin fotoğrafını çekmeye bayılıyorum. İşte Yeni Foça'dan iki ayrı ev. Önünde bol  bol fotoğraflar çekildik tabi.
      Bir de çiçek fotoğrafları çekmeyi seviyorum. İlk fotoğrafta olduğu gibi...
              Kendin pişir kendin ye..... LÖP LÖP' teyiz . Suay babaannesi ve dedesiyle poz veriyor bana. O akşam ne kadar çok et yedik bir bilseniz, neyse daha fazla anlatmayayım  ramazan ramazan canınız çekmesin...
      Ekşi maya ekmeği bilir misiniz? Annem ( kayınvalidem ) çok güzel yapar. Evlerinin bahçesinde yine kendilerinin yaptığı fırında sabahtan ekşi maya ile mayalanan ve mayalanması için bekletilen  hamurlar ekmek olmak üzere iyice ısınan fırına veriliyor ve fırının ağzı kapatılıp şahane kabarıp pişiyorlar. Eşim çok sevdiği için bu ekmeği biz İzmir'den dönüşte getirelim diye yaptı annem bende sizler için fotoğrafladım. Yapımı çok zahmetli ama lezzeti harika bir ekmek...

            Leyleği havada gördük demiştim ya İzmir'i de geride bırakıp Gelibolu' ya doğru  giderken Çanakkale' den feribotla  geçiyoruz, ne harika bir görüntü değil mi? Kıbrıs' tan arkadaşlarımızla üç aile buluştuk Gelibolu'da. Eylemcim ve Özlemcim ile tabi ki eşlerimizle de bol muhabbetli ve kahkahalı bir üç geçirerek tatilimizin yorgunluğunu bir nevi atmış olduk.
           Sonunda artık evim evim güzel evimizdeyiz. Bundan sonra güzel iftar sofralarında olsa da yesek demeye devam. 

      1 Ağustos 2011 Pazartesi

      LEYLEĞİ HAVADA GÖRDÜK VE SONUNDA DÖNDÜK........


       İŞTE GELDİMMM....
           Uzun bir aradan sonra merhaba hepinize... Bu sene gerçekten leyleği havada gördük Giresun, İzmir derken dönüşte birde Gelibolu'daki arkadaşlarımıza gittik ve üç günde orada kaldık.
               İki çocukla bu kadar yer gezmek zor olmadı mı diyenler olabilir, aman maşallah geçen sene bir saatlik yolda bile bizi perişan eden  oğlum bu sene bizi hiç üzmedi. Bu yüzden çok güzel geçti tatilimiz diyebilirim. O kadar çok fotoğraf  çektim ki seçmekte çok zorlandım. Hepsini paylaşmam mümkü olmadığından bir kaçını seçtim. Bugün yalnızca Giresun'dakileri paylaşmak istiyorum. 
            Bu arada Giresun'da canım çekti pişirdim  blogunun sahibi arkadaşımla da tanıştık. Giresun'a geldiğinde muhakkak görüşelim diye mesaj yazmıştı bana. Son anda fırsat bulup biz yola çıkmak üzere olduğumuzdan kısa bir ziyarette bulundum kendisine. Çok samimi ve sıcak sohbet oldu benim açımdan. Tanıştığımıza çok memnun oldum, inşallah bir dahaki sefere görüşmek üzere ayrıldık ama çok teşekkür ediyorum kendisine daveti için.

      Giresun Merkez  Meydanı

      Çiçekli Köyü ( Annemlerin köyü )
        
        
        
        Fındık diyarı Giresun'umda hava hep yağmurluydu.
      Geceleri hava çok soğuk olduğu için yorganla yattık. Şekerlerim çok mennundular çünkü alabildiğine fındık bahçesinde oynadılar rahatça. Dedelerinin kurduğu hamak ve salıncaklarda da sallanıp durdular.




      Sualp'in hamak keyfi...
      Suay salıncakta...
      İçinde fındıkla ilgili yapılmış herşeyi bulabileceğiniz ve sevdiklerine hediyelik alabileceğiniz güzel bir dükkan.




      Köyden eski bir karadeniz evi ama içinde yaşayanlar var tabi...



       Bu da dayımların ineği, adı Çiçek.
      Suay çiçek  ineğin sütünü ve kendisini çok sevdi. Çiçek ineğin peşinden de hiç ayrılmadı.

               Giresun'a gitmediyseniz, görmediyseniz mutlaka tavsiye ederim gidin görün. Karadeniz'in o tertemiz bol oksijen dolu kokusunu içinize çekin, bambaşka hissedeceksiniz kendinizi. Çok yağmurlu olduğundan her yere gidemedik bu sefer ki kaleye bile çıkamadık. Giresun Kalesi'nden resimler çekip paylaşmak kısmetse seneye kaldı inşallah. Bilenler bilir ; Karadenizin her yeri görülmeye değer, havası suyu bir başka güzel. 


            On bir ayın sultanı Ramazan Ayı geldi. Bu akşam ilk iftar sofraları kurulacak ne güzel. Akşama iftara benim de misafirlerim var, yani güzel bir sofra hazırlamak için özlediğim iki şekerli mutfağıma gidiyorum. Yokluğumda blogumu yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ediyorum. Güzel paylaşımlarla görüşmek üzere, herkese hayırlı ramazanlar...
      Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...